12 Şubat 2022 tarihinde altı siyasi partinin genel başkanlarının yapılan ön hazırlıklar sonrası ilk toplantısı ile altılı masa kurulmuş oldu. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun daveti ile başlayan süreçte Altılı Masa olarak anılan ittifak bir yılı geride bıraktı. 5 Ocak Perşembe günü yani dün 9,5 saat süren onuncu toplantı ardından genel başkanların sosyal medya hesaplarından yazılı bir açıklama yayınlandı.
Altılı Masa yola çıktığı zamandan beri Türkiye’de esen bunaltıcı siyasi rüzgar içerisinde bir umut oluşturdu. Peki dün yapılan açıklama ile birlikte birinci yıl tamamlanmak üzere iken, onuncu toplantının sonunda ve erken seçim gündemde olduğu sırada beklenen umudu gerçekten verebiliyor mu?
Muhalefeti oluşturan pek çok farklı kesimin kendilerine açık destekçi olmasa da Altılı Masa’ya dair beklentisi var. Çünkü altı siyasi parti hem Türkiye’nin toplumsal anlamda farklı kesimlerini temsil eden siyasi partileri muhteva ediyor hem de iktidarın karşısında oy potansiyeli açısından alternatif olabilecek ciddi bir güç oluşturuyor. Neticede temsil gücü olan ve potansiyel taşıyan bu ittifak değişim bekleyen herkesin odağında.
Altılı Masa’dan en çok beklenti güçlü bir ortak aday çıkararak seçimde galip olabilmek. Bununla birlikte seçim maratonunda başlangıç çizgisi ufukta belirdiği için meclis ve milletvekilleri seçimi de “nasıl olacak/nasıl olmalı?” sorularını öne çıkarıyor. Ayrıca mevcut sistemden rahatsızlık üzerine masa üyesi partilerin sistemin değişikliği ile ilgili nasıl bir mutabakat sağlayacağı ve ne önereceği bir diğer önemli konuydu. Masa’nın Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem olarak açıkladığı sistem ile bu hususta merak giderilmiş olsa da sunulan sistemin pratiği nasıl olacak tam olarak izah edilmiş sayılmaz.
Ne var ki Altılı Masa tarafından kamuoyuna sunulan metinlere atıfla sunulan bir bülten Masa’da çatlaklar mı var şüphelerinin arttığı şu sıralarda yeterli tatmini sağlayamıyor.
Dün yapılan açıklama Masa’da bugüne kadar zikredilen konular başta olmak üzere ülkenin gündemini meşgul eden “acil” sorunlar ile ilgili neler yapıldığının/yapılacağının ve nasıl bir duruş sergilenmeye devam edileceğinin bülteni gibi görünüyor. Ne var ki Altılı Masa tarafından kamuoyuna sunulan metinlere atıfla sunulan bir bülten Masa’da çatlaklar mı var şüphelerinin arttığı şu sıralarda yeterli tatmini sağlayamıyor. Dün yapılan açıklama toplantının ev sahipliğini üstlenen Gelecek Parti’sinin Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu’nun üslubunda kaleme alınmış izlenimi doğuruyor. Bu nedenle özellikle yazılı mutabakat metinlerine vurgu öne çıkıyor olabilir. Açıklamanın kimin kaleminden çıktığı elbette mühim bir detay değil. Yalnızca üslubu anlamak adına göze çarpan bir detay olarak sunmak istedim. Çatlaklar hususunda ise Saraçhane vurgusunun metinde yer alması çatlakların onarıldığı hissini uyandırdı.
Mektupta öne çıkan başlıca mesele ortak aday. Herkes gibi mektubu yayınlayan akademisyenlerde artık bir an önce adayın belirlenip ilan edilmesini gerekli görüyor ve çağrıda bulunuyor.
İki gün önce oldukça ehemmiyet arz eden sorumluluklarına binaen Altılı Masa’ya bir açık mektup yayınlandı. Türkiye’de ve yurtdışında çalışan Siyaset Bilimci akademisyenler adıyla imzaya açık yayınlanan mektup Masa’dan taleplerin kimler tarafından ve nasıl olduğunun örneklerinden biri. Halkın, iş insanlarının, esnafın, öğrencinin, emekçinin, gazetecinin ve akademisyenlerin hülasa meslek, cinsiyet, sosyoekonomik sınıf vb. parametrelerden her biri için farklı toplumsal kesimlerin beklentileri arasında akademisyenler içerisinde bir grubun talep ve soruları da dikkate değer bir yer ediniyor. Mektupta öne çıkan başlıca mesele ortak aday. Herkes gibi mektubu yayınlayan akademisyenlerde artık bir an önce adayın belirlenip ilan edilmesini gerekli görüyor ve çağrıda bulunuyor. Şüphe götürmeksizin bu soru ve çağrı Altılı Masa’nın artık cevap vermesi ve icraate geçmesi elzem bir husus. Ancak mevzubahis mektupta yer alan diğer maddeler daha farklı meseleleri gündeme taşıyor ve aslında bir nevi rahatsızlıkların sorgulayıcı ifadesi şeklinde karşımıza çıkıyor. Ahmet Davutoğlu’nun bugün yaptığı açıklamasında tek aday çıkacağını söyledi ve bu adayın oyunun kurallarını bilerek oynayacağı için yetki kullanımına dair herhangi bir risk barındırmayacağını vurguladı. Fakat halen bu tek adayın kim olduğunu bilmiyoruz.
Ancak bu haklı sorular ile birlikte liderlerin olası bir seçim mağlubiyeti halinde ne gibi bedelleri göze aldığı sorusu mevut şartlar altında Altılı Masa’nın mukavemetini olumsuz etkileyecek bir sorudur ve kanaatimce Ekrem İmamoğlu’na verilen haksız ceza sonrası gündeme gelen masada ayrılık tartışmaları içerisinde böyle bir soruya asla yer verilmemelidir.
Yukarıda değinmiş olduğum meclis seçimleri, milletvekili listelerinin nasıl belirleneceği konusu yayınlanan mektupta yer alan sorulardan. Bu soru, bünyesinde, mektubun imzacıları nezdinde oy oranı daha düşük olan Partilerin temsiliyetinin yalnızca nicelik olarak bir anlam ifade ettiğini düşündürüyor. Mezkur akademisyenlerin muhalif kamuoyu kavramını tercih ederken anlatım içerisinde CHP ve İYİ Parti dışında kalan partileri ayrıca ele alıyor görünmesi muhalif kamuoyunu ana muhalefet, merkez ve seküler kesimlerde kodladığı izlenimini verdi. Bununla birlikte milletvekili adaylarının belirlenmesinin usulü meclisin yapısı, karar alma süreçleri ve temsiliyet açısından gerçekten hayati öneme sahip. Altılı Masa’nın bu konuda bir adım atmasını kısa zaman içerisinde bekliyorum, muhtemelen 30 Ocak’ta bu konuya kesin bir açıklama getireceklerdir. Ancak bu haklı sorular ile birlikte liderlerin olası bir seçim mağlubiyeti halinde ne gibi bedelleri göze aldığı sorusu mevut şartlar altında Altılı Masa’nın mukavemetini olumsuz etkileyecek bir sorudur ve kanaatimce Ekrem İmamoğlu’na verilen haksız ceza sonrası gündeme gelen masada ayrılık tartışmaları içerisinde böyle bir soruya asla yer verilmemelidir.
Sahada daha aktif bir birliktelik ile yürütülecek çalışma gerçekten hem seçimin kazanılması hem de makul bir sistemin inşası için fevkalade olacaktır.
İBB’ye kayyum atanması ihtimaline karşı ne gibi önlemler alınacak veya ne yapılacak diye sorulması ise yine makul bir soru. Ancak bu soruyu sormak bu ihtimali bir beklenti olarak muhalefetin sivil boyutunu temsiliyet ile (akademisyenleri bu bağlamda ele alıyorum) yazılan ve muhatabı iktidarın en önemli rakipleri olan mektupta zikretmek sorunun cevabına dair arayışa çok hizmet etmez. Aksine bu kararın alınmasına dair baskı yapmak isteyenleri cesaretlendirir. Çünkü bu kararın alınabilmesine muhalif kamuoyunun hazır olduğu ancak çözümsüz kaldığı izlenimi verecektir. Nihayetinde bu soru da Altılı Masa açısından yıpratıcı bir sorudur.
Tüm bu eleştirilerin yanında açık mektubun gösterdiği bir husus daha var. Altılı Masa’nın yekvücut olarak sahaya inmesi ve profesyonel çevrelerden başlayarak halkın farklı kesimlerinin taleplerini ciddiyetle dinleyip, yazılı ve sözlü istişareler ile dikkate alması gerekmektedir. İktidarın karşısında nitelikli ve ümitvar alternatifler oluşturabilmek yalnızca sermaye, ekonomi ve medya ile mümkün değildir. Sahada daha aktif bir birliktelik ile yürütülecek çalışma gerçekten hem seçimin kazanılması hem de makul bir sistemin inşası için fevkalade olacaktır.
Peki yazının başında sorduğum soruya dönecek olursak, Altılı Masa gerçekten beklentileri karşılayabiliyor mu? Görünen o ki bu sorunun cevabı son birkaç ayda negatif yönlü bir eğilime sahip. Pratik anlamda somut adımların açıklanan tasarı ve metinlerden öteye geçmemiş olması -bu metinlerin ve mutabakatın sağlanması gerçekten en önemli adımlardan biri- erken seçim konusu da iktidar tarafında dile getirildiği için soru işaretlerini artırıyor. Sorular artıp cevaplar alınmayınca olumsuz algı doğal bir netice oluyor. Yine de aday tartışmalarını uzlaşı ile sonuçlandırmayı başarıp, kamuoyu önünde birlikteliklerini sarsmadan seçime kadar süreci götürmeyi başarabilirlerse Altılı Masa beklentiyi önemli ölçüde karşılamış olacaktır.
Ahmet Davutoğlu’nun Halk TV’de İsmail Küçükkaya’nın konuğu olarak bugün katıldığı programda tek aday olacağının yanında söyledikleri sürecin pratiği için bazı işaretler barındırıyor. Öncelikle Genel Başkanların Cumhurbaşkanı dışarıdan olsa da süreçlere aktif olarak katılımı olacağını zikretmesi açık mektupta akademisyenlerin oy birliği sorusuna ve şerhine bir karşılık olarak görülebilir. Bu durum kısa vadede geçiş süreci için önemli bir sigorta olsa da ilerleyen süreçte sürdürülebilirlik açısından şüphe uyandırıyor. Yine de ay sonuna kadar bir ortak aday açıklanırsa şimdilik bu şüphenin giderilmesi güneşin doğmasından sonraya bırakılabilir.
Dün açıklanan yazılı metinde ben şahsen halen pratik adımları yeterli ve ikna edici göremedim. Meral Akşener kendi yolunu çizmeye mi çalışıyor? Kemal Kılıçdaroğlu ortak aday olmak için kesin kararlı mı yoksa bir sürpriz olur mu? Masa üyeleri Kılıçdaroğlu’nun adaylığını onaylıyor mu? Bu soruların cevapları da henüz tam olarak netlik kazanmış değil. Dahası yazılı metinlerde vaatleri olsa da mülteci sorunu, Kürt meselesi, Suriye Savaşı, Ukrayna Savaşı ve haricen dış politikada devam eden sıcak gündemler konusunda Altılı Masa ne gibi temaslar kurdu? Bu konularda bir mutabakat üzerinde mi hareket etmeyi planlıyorlar yoksa ittifak üyelerinden bir gruba bu süreçlerin bir kısmını tevdi ederek paylaşım yapmayı mı düşünüyorlar? Takım eğer başa geçerse bakanlıklar başta olmak üzere merkez bankası, MİT vb. kurumlara yönelik A takımı oyuncuları kimler olacak? Her bir soru kamuya açık cevaplanması gereken sorular olmasa da muhataplarına gerekli izahın yapılması icap ediyor. Aynı zamanda tekraren söylemek yerinde olacaktır, artık sahaya inmeleri ve bunu birlikte yapmaları acil önem arz ediyor. Aksi takdirde son düzlükte beklenmedik sonuçlar gelebilir. Her durumda ümitvar olmak ve aklıselim tavır takınmak şiar olmalı.