İnsan emeği yüzyıllar boyunca birçok farklı şekilde sömürüldü. Köleliğin modernize edildiği günümüz dünyasında ise bu sömürü sistematik hale getirilip insan haklarından son derece yoksun toplumlar inşa edildi. Bu yazıda bunun en acı örnekleri arasında yerini alan Kongo madenlerini ve bu madenlerde yaşanan insan hakkı ihlallerini ele alacağız.
Demokratik Kongo Cumhuriyeti ya da bilinen kısa adıyla Kongo, sözde bağımsızlığını 1960’lı yıllarda kazanabilmiş bir Orta Afrika ülkesidir. Bugün evlerimizdeki birçok teknolojik aletin yapısında -bu yazıyı yazarken kullanılan bilgisayar ve sizlerin okurken kullandığı cihazlar da dahil- Kongo’daki maden işçilerinin emekleri bulunuyor. Aynı işçiler, çıkardıkları madenlerin ne için kullanıldığını bile bilmiyor. Kongo’daki mevcut durumu daha detaylı tahlil edecek olursak sömürü düzeninin biraz kökenine inmemiz gerekecek.
Günümüzde ise yeraltı zenginliği yirmi beş trilyon doları aşan Kongo, dünyanın en fakir ülkeleri arasında.
Kongo Havzası 1870’lerde Belçika Kralı II. Leopold’un desteğiyle keşfedildi. Kral, Kongo topraklarını kendi özel mülkü haline getirdi ve bölgenin adını ‘’ Özgür Kongo Devleti’’ olarak değiştirdi. İngiliz desteği ile sömürgelerini güçlendiren Belçikalılar, Kongo nüfusunun yarısını yok ederek ülkedeki kauçuk madenlerine el koydu. Kaynak sömürüsüyle başlayan süreç ilerleyen yıllarda yerini emek sömürüsüne bıraktı. 1885’ten 1908’e kadar milyonlarca Kongolu, kauçuk madenlerinde çalışmaya zorlanırken hayatını kaybetti.
1960’lı yıllara gelindiğinde ise bağımsızlık süreci oldukça sancılı geçmişti. Siyasi istikrarsızlık, bölgedeki kargaşa ikliminin günümüze dek sürmesine sebep oldu. O yıllarda jet yapımında kullanılan kobalt madeni dönemin siyasilerini zenginleştirirken maden ocaklarında ilkel yöntemlerle çalışmaya zorlanan halkı giderek fakirleştirdi. Günümüzde ise yeraltı zenginliği yirmi beş trilyon doları aşan Kongo, dünyanın en fakir ülkeleri arasında.
Kongo’ da siyasi istikrarsızlığın asıl sebebi olan maden savaşlarının hikayesi ise komşu ülke Ruanda’ya kadar uzanıyor. Ruanda’daki yüz yirmiden fazla silahlı grup yüz günde sekiz yüz bin insanı ilkel silahlarla katletti. Katliam sonrası Kongo’ya kaçan bu milisler mevcut madenlerden sorumlu hale getirildi. Çünkü halkı korkutup madenlerde çalışmaya zorlayacak itici bir güce ihtiyaç vardı ve bu baskıyı yapabilecek tek yapı milis yapılanmasıydı. Uluslararası aracılar ve dünya teknoloji devleri, herhangi bir kamuoyu tepkisinde milisleri suçlayarak sorumluluklardan kaçınmayı kolaylıkla başardı.
Elle çıkarılan kobaltın menşei belirsizleştirilerek ülkedeki ekonomik faaliyetlerin çoğunun kayıt dışı sektörde gerçekleşmesi sağlanıyor. Bu durum aracıları vergi verecekleri yapıdan korurken hayatları pahasına madenlerde çalışan halkın emekleri ise hiçe sayılıyor.
Uluslararası aracılar ve dünya teknoloji devleri için Kongo’daki kaosun ve mevcut çatışmaların sürmesi oldukça önemli. Çünkü bu gergin ortam sayesinde ülke ekonomisinde gerilemelere sebebiyet vererek hammaddeyi daha ucuza getirebilecekleri anlamına geliyor.
Hammaddeyi ucuza getirmenin bir başka yolu ise menşei belirsizleştirmek. Elle çıkarılan kobaltın menşei belirsizleştirilerek ülkedeki ekonomik faaliyetlerin çoğunun kayıt dışı sektörde gerçekleşmesi sağlanıyor. Bu durum aracıları vergi verecekleri yapıdan korurken hayatları pahasına madenlerde çalışan halkın emekleri ise hiçe sayılıyor.
Kongo’da her yıl kırk bin kadın ağır cinsel istismara maruz kalıyor. Yalnızca Doğu Kongo’daki nüfusun neredeyse yarısı tecavüze uğramış durumda.
Bölge milisler tarafından abluka altına alınmış durumda ve insanlara yalnızca madenlerde çalıştırarak işkence etmiyorlar. Kongo’da her yıl kırk bin kadın ağır cinsel istismara maruz kalıyor. Yalnızca Doğu Kongo’daki nüfusun neredeyse yarısı tecavüze uğramış durumda. Bu kadınlar rakip bölgeler üzerinde baskı oluşturmak, çocuk işçi ve asker sayısını arttırmak amacıyla kullanılıyor.
“Bütün gün çalışmalıyım. Ama başım çok ağrıyor.”
Kongo’da çocuk olmak da tıpkı kadın olmak kadar zor. Çocuklar az gıda tükettikleri ve madene rahatlıkla inebildikleri için bilhassa çalıştırılıyor. UNICEF’in verilerine göre güneydeki kobalt madenlerinde kırk bin çocuk çalışıyor ve aralarında dört yaşında olanlar bile var. Günde bir dolar için on iki saatten fazla çalışan bu çocukların sesi ne yazık ki dünyada hala tam anlamıyla yankı bulmuş değil. 2011 yılında yapılan dokuz yıllık iyileştirme planı çocuk işçiler için açılan davalar sonucu oluşturulmuştu fakat büyük şirketler sorumluluk almadığı için rafa kaldırıldı. Bölgede her on çocuktan biri on sekiz yaşını göremiyor. Sömürü düzenini başlatan Kuzey Avrupa ülkelerinde ise bu oran binde dört.
Annesini maden ocaklarında kaybeden Dorsen(8):
“Bütün gün çalışmalıyım. Ama başım çok ağrıyor.”
Uğruna annesini kaybettiği kobaltın ne işe yaradığını ise bilmiyor.
Dorsen’in babası eşini kaybettiğinde madenlerde çalışmaktan kısa bir süre kaçınabilmiş. Fakat başka bir çıkış yolu bulamadığı için tekrardan madene dönmek zorunda kalmış. Tek başına çalışmak da yeterli olmayınca oğlunu da madende çalıştırmaya başlamış ve şu an en büyük korkusunun bir gün eşini kaybettiği gibi oğlu Dorsen’i de kaybetmek olduğunu söylüyor.
Kobalt madenlerinde iki yüz elli bin işçi çalıştırılıyor. Madenlerde hayatını kaybedenlerin aileleri hak arayışlarını sürdürse de medyada yankı bulmakta oldukça güçlük çekiyorlar.
Apple, Alphabet, Dell, Microsoft ve Tesla başta olmak üzere birçok teknoloji şirketinin çocuk işçiliği ile ilgili bir davada isimleri geçti. Ardından 2020 yılında #NoCongoNoPhone etiketiyle başlatılan sosyal medya çalışması çocuk işçiler için önemli bir rol oynadı. Yine Amerikalı oyuncu Ben Affleck madenlerde çalıştırılan çocuk işçilerin seslerini duyurabilmek ve emek sömürüsüne karşı koyabilmek için Doğu Kongo İnisiyatifi isimli bir dernek kurdu. Burada gerekli kamuoyu çalışmasını sürdürmeyi ve kampanyasını geliştirmeyi hedefliyor.
Yazar Fidel Bofilembo ise kamuoyuna şu sözlerle sesleniyor:
‘’ Bu ülkede madenler ölüm getiriyor. Ve işte bu yüzden içinde biraz insanlık kalmış herkesin ‘buna bir son vermek lazım.’ demesi gerekiyor.’’
Kendilerini ölüme sürükleyen maden ocaklarında kazandıkları para temel ihtiyaçları bile gidermeye yetmiyor. Günde on iki saatten fazla çalışmalarına rağmen bazen karınlarını doyuracak imkânı bulamayabiliyorlar. 21. yüzyılın dünyasında birileri belki hayatı boyunca görmeyeceği teknolojik aletler için çalışmaya zorlanırken birileri de tüm bunlardan habersiz modern dünyanın gelişen imkânlarıyla konfor alanını genişletmeye devam ediyor.
Bir ülke düşünün ki en büyük zenginliği halkına ölüm getirsin. Kongo’daki bu utanç tablosunun baş sorumluları açılan davalarda suçlansa bile herhangi bir yaptırım uygulanması söz konusu değil. Günümüz teknoloji devlerinin yanı sıra sömürüyü başlatan ve ülkeyi adeta yağmalayan Belçika da yaşananlar için hesap vermeyi, tazminat ödemeyi ve resmi bir özür dilemeyi reddediyor.
Kongo’daki insani kriz, tehlikeli boyutları aşmış durumda. Temmuz 2022’ den Kasım 2022’ ye kadar geçen dört aylık zaman diliminde iki yüz altmış bin kişi çatışmalar yüzünden göçe zorlandı. Kendilerini ölüme sürükleyen maden ocaklarında kazandıkları para temel ihtiyaçları bile gidermeye yetmiyor. Günde on iki saatten fazla çalışmalarına rağmen bazen karınlarını doyuracak imkânı bulamayabiliyorlar. 21. yüzyılın dünyasında birileri belki hayatı boyunca görmeyeceği teknolojik aletler için çalışmaya zorlanırken birileri de tüm bunlardan habersiz modern dünyanın gelişen imkânlarıyla konfor alanını genişletmeye devam ediyor. Kongo’ da sebep oldukları katliamlardan, işkencelerden, insan hakkı ihlallerinden dolayı asla sorumlu hissetmiyorlar. Milisler sahnede baskılarla halka maden çıkarttırırken onlar sahne arkasında koca bir ülkeyi ve o ülke insanının emeğini sömürüyor.
Kongo’daki insanlar iri bir çivi ve bir çekiçle madenlerde elleriyle tünel kazmaya devam ederken teknoloji şirketleri de her yıl ürettikleri yeni modellerle kazançlarını katlamayı sürdürüyor.
Jack London’ın Demir Ökçe romanında da geçtiği gibi:
‘’Başkaları sizin için çalışıp el emeği sarf ettiğinden sizin elleriniz yumuşacık.’’
Kaynakça
The Journal of Asian Finance, Economics and Business, 13-24.
Akkemik, K. A., & Yülek, M. (2020). Imitation, Innovation and State Capacity: What Do East Asian Industrial Policies Imply? İstanbul University Journal of Sociology, 701-722.
https://www.dol.gov/agencies/ilab/resources/reports/child-labor/congo-democratic-republic-drc
https://www.bbc.com/turkce/haberler/2012/05/120515_congo_mining
https://www.aljazeera.com/videos/2020/1/4/drc-child-labour-mining-companies-accused-of-exploitation
https://www.raid-uk.org/blog/cobalt-workers-exploitation
https://www.state.gov/reports/2022-trafficking-in-persons-report/democratic-republic-of-the-congo/