Hükümet seçime çok kısa bir süre kalmışken emeklilikte yaşa takılanların (EYT’lilerin) uzun zamandır bekledikleri bir düzenlemeyi hayata geçireceklerini duyurdu. Buna göre Eylül 1999 öncesi çalışma hayatına katılmış olanlar hiçbir yaş sınırı olmadan emekli olabilecekler. Böylelikle son yılların en örgütlü sivil mücadelesi büyük bir zafer kazanmış oldu. Sivil toplum ve örgütlü hak mücadelesi için sevindirici bir haber!

Ne var ki bu başarı seçimlere yarım yıldan az bir süre kalmışken örgütlü mücadelenin olduğu kadar siyasi rüşvetin de bir sonucu. Milyonları ilgilendiren ve ülkenin gelecek kırk yılını etkileyecek böyle büyük bir ekonomik kararın seçimlere zor bir dönemde girecek olan iktidarın seçim yatırımı olarak verilmesi meselenin enine boyuna tartışılmasını engelliyor. Öyle ki; iktidarın rasyonel olmayan ve popülist politikalarına karşı daha aklıselim hareket etmesini bekleyeceğimiz muhalefetin de bu karara koşulsuz destek vermesi ve hatta bu popülist karar için meydanlarda iktidara baskı uygulamaya çalışması seçim ekonomisinde ne kadar irrasyonel kararlar alınabileceğinin göstergesi.

Bu karar o kadar uzun vadeli sonuçları olabilecek bir karar ki Cumhurbaşkanı Erdoğan birçok kez seçimler ne kadar kritik olursa olsun bu düzenlemenin gerçekleşmeyeceğini söylemişti. Fakat seçimler yaklaştıkça ve seçim ekonomisine duyulan ihtiyaç arttıkça rasyonel gerekçeler yerini popülist söylemlere bırakıyor. Peki siyaset seçim sarhoşluğuna kapılmışken halkta durum farklı mı?

Hükümetin EYT düzenlemesini yaş sınırı olmaksızın uygulayacağı açıklandığında ailemle ve bazı arkadaşlarımla sohbet ederken bu konunun açılması üzerine ilginç bir tepkiyle karşılaştım. "Neden bu kadar itiraz ediyorsun?! Senin cebinden mi çıkıyor?!" Bu gerçekten ilginç bir tepki. Acaba çalışma hayatına yeni yeni katılan ve önümüzdeki kırk beş yıl boyunca her ay maaşlarından SGK primi ödemek zorunda olacak biz gençlerin cebinden mi çıkacak bu para? Yoksa bilinmeyen sihirli bir güç bu taze emekli iki buçuk milyon vatandaşımıza emekli maaşlarını önümüzdeki kırk yıl ödeyecek mi? Maalesef ekonomik sıkıntılar alt-orta sınıfı şiddetli bir şekilde sarsarken geleceğe yönelik bakış açımız da bulanıklaşıyor ve sadece günü kurtarmak adına yaşıyoruz. Taze emeklilerinizin çoğu emekli maaşıyla birlikte birkaç yıl daha çalışıp temel yaşam masraflarını karşılamaya çalışacaklar. Sosyal sigorta sistemimizin iflas etmesi birçoğu için yarının sorunu ve onlar bugünü kurtarmaya çalışıyorlar.

Ama ne var ki sosyal sigorta sistemleri günübirlik bir bakış açısıyla yapılamaz. Sosyal sigorta sistemleri nesiller arası bir dayanışma ağıdır. Çalışan nüfus, artık çalışamayacak durumda olan nüfusa bakar ve yeni gelecek olan genç kuşağın da aynısını yapmasını bekler. Sosyal sigorta sistemleri; sosyal devletin bulduğu en dahiyane çözümlerden biridir, dahiyane bir çözüm fakat bir sihirli değnek değil! Bu sebeple de belirli bir dengeye oturtulamazsa sorunlarımıza çözüm bulmaz aksine daha büyük sorunlar yaratır. İşte bu yüzden sosyal sigorta gibi nesiller boyu devam etmesi gereken bir sistemi günübirlik siyasi hedeflere kurban etmek genç nesillerin geleceğini çalmaktır ve telafisi çok zor olabilir.

İnsanların kırk yaşında emekli olabileceği bir refah devleti güzel bir rüya. Ama belki de artık uyanmalıyız.

Türkiye’de şu an 19 milyon 744 bin çalışan var. (Mayıs 2022). Başka bir deyişle SGK sistemini primleriyle ayakta tutan kişi sayısı bu kadar. Bu yirmi milyona yakın çalışanın katkılarıyla SGK sistemi devlet hastanelerini, hastaların ilaçlarını, işsizlerin ödeneklerini, dul, yetim ve emeklilerin maaşlarını finanse etmek zorunda. Evet halihazırda 10 milyon 780 bin emeklinin maaşlarını aktif çalışan 20 milyon kişinin maaşlarından keserek ödemek zorundayız.  Yani her iki aktif çalışana bir emekli bile düşmüyor ve bu oranın sağlıklı bir sosyal sigorta sisteminde üçe bir olması gerekmekte. Tabi buna EYT düzenlemesiyle birlikte sisteme yeni katılacak olan çiçeği burnunda iki buçuk milyon emekliyi henüz dahil etmedik. Şu anda bile sigorta sisteminin her yıl verdiği açık devasa miktarlara ulaşıyor. Daha kötüsü öngörülebilir, gelecekte yaşlı nüfusun genç nüfusa olan oranı artarken sistemin açığı korkunç boyutlara ulaşacak. Yaşlı nüfusun giderek arttığı gelişmiş ülkelerin çoğunda sigorta sistemleri alarm verirken ve bu ülkeler sosyal sigorta sistemlerinin açığını kapatmanın bir yolunu bulamazken henüz kırk – kırk beş yaşlarında olan iki buçuk milyon kişiyi emekli etmenin seçim yatırımı dışında rasyonel bir gerekçesi var mı?

Sigorta sistemimiz ciddi anlamda sakatlanıyor. Ve bizim oralarda maalesef sakatlanan atları vururlar. Gelecek on yıllarda yeni gelen hükümetlerin bu sakatlanan atı vurması ve sistemi tamamen kaldırması ihtimali de ciddi bir tehlike olarak öngörülebilir.

Sosyal sigorta sistemimizin bu zor şartlarda çalışması sadece emeklilik sistemimizi tehlikeye atmakla kalmıyor, sağlık sistemimiz de alarm veriyor. Her ay sağlık sigortasına prim ödediğimiz halde devlet hastanelerinden randevu almak ve tedavi olabilmek artık neredeyse imkânsız. Birçok zorunlu ilaç sigorta kapsamından çıkarılma tehlikesi altında.

Sigorta sistemimiz ciddi anlamda sakatlanıyor. Ve bizim oralarda maalesef sakatlanan atları vururlar. Gelecek on yıllarda yeni gelen hükümetlerin bu sakatlanan atı vurması ve sistemi tamamen kaldırması ihtimali de ciddi bir tehlike olarak öngörülebilir. Sosyal devlete bunu yapmaya hakkımız var mı?Cumhurbaşkanı Erdoğan EYT açıklamasında ‘’kalkınan Türkiye’nin artık bu düzenlemeyi hayata geçirebilecek güce kavuştuğunu’’ söylemişti. İnsanların kırk yaşında emekli olabileceği bir refah devleti güzel bir rüya. Ama belki de artık uyanmalıyız.