Sıkça dile getirdiğimiz gibi Avrupa Kıtası için yönetimsel ve çatışmacı gerilimlerin yönetimi açısından bir deney sahasını oluşturan Bosna Hersek söz konusu olduğunda analizler ortaya konulurken ‘beklenen oldu’ ifadesini kullanmak neredeyse çok zor. Halihazırda toplumun ülke yönetimine ve siyasetine karşı önemli ölçüde kaybettiği güvenin temel sebebi de aslında bu. Bosna Hersek vatandaşları ertesi gün hangi durumla karşılaşacağını bilemiyor ve buna rağmen isteksiz bir şekilde de olsa yönetimde temsil edilme mücadelesi veriyor.
Siyasilerin kendini bürokratik mekanizma içerisinde tutmasını sağlayacak her yöntem ve politikayı araçsallaştırması, toplumun beklenti ve inançlarını boşa çıkarmaya devam ediyor. Yazının başında vurgulamaya çalıştığımız ‘beklenen oldu’ ifadesinin Bosna Hersek analizlerinde kullanılmasındaki zorlukları sözünü ettiğimiz bu faktör tetikliyor. Diğer önemli faktör ise şüphesiz Yüksek Temsilcilik Ofisi.
Geçtiğimiz haftalarda Bosna Hersek’te devam eden olası koalisyon görüşmelerine Bosnalı milliyetçi Hırvatların partisi HDZ’nin dâhil edilmeye çalışılmasının görüşmelerin başarısızlıkla sonuçlanmasına yol açmasının çok muhtemel olduğunu konuşurken yine ‘beklenen oldu’ ifadesinin işlevsizliğine tanık olduk. 2 Ekim 2022’de gerçekleştirilen Bosna Hersek Başkanlık Konseyi seçimleri için oluşturulan 11 siyasi partilik koalisyonun 3 partinin ayrılması ile ‘kemik yapı’ olarak adlandırabileceğimiz 8 koalisyon partisi olarak yoluna devam etmesi sonrası, koalisyon kanadının geçmiş başarısızlıklardan ders çıkardığını ortaya koyuyor.
Hedef ve stratejilerini bu doğrultuda doğru oluşturan koalisyon kanadı, analizlerini doğru yaparak ilk hedefini, ülkedeki Boşnakların en güçlü siyasi partisi ve Temsilciler Meclisi’ndeki etkin temsil gücünü koruyan SDA’nın ve Bosna Hersek’teki, vatansever Hırvatların en güçlü partilerinden olan DF’nin oluşturulacak hükümetin dışında bırakılması olarak belirledi. Bu hedefinde başarılı olmak için özellikle SDP Genel Başkanı Nermin Nikšić’in liderliğinde etkin şekilde çalışan 8’li koalisyon kanadı, geçtiğimiz günlerde yıl sonuna kadar kanton hükümetlerinde, yeni yılın hemen ardından da devlet düzeyinde hükümetin kurulacağını açıklamıştı.
![](https://taviryayin.com/wp-content/uploads/2022/12/WhatsApp-Image-2022-12-05-at-11.41.33-7.jpeg)
Açıklamanın hemen ardından seçim sürecinde koalisyon kanadının içerisinde yer almayan HDZ ve HDZ’nin Genel Başkanı Dragan Čović ile Mostar merkezli bir görüşmenin gerçekleştirilmesi şok etkisi oluşturmuştu. Geçmiş dönemde birbirlerine karşı ‘azılı düşman’ konumunda olan aktörlerin son günlerde koalisyon için masaya oturması, çoğu kimse tarafından temel dinamikleri sağlam görünmeyen ve başarısızlık ile sonuçlanacağı düşünülen bir dizi ‘şov’ olarak nitelendirilmişti. Ancak ‘beklenenin bir kez daha olmadığı’ Bosna Hersek’te, altı gün önce HDZ ve 8’li koalisyon arasında antlaşma imzalanarak resmi düzeyde koalisyon mutabakatı oluşturuldu.
![](https://taviryayin.com/wp-content/uploads/2022/12/WhatsApp-Image-2022-12-05-at-11.41.33-2.jpeg)
Rusya-Ukrayna krizi sonrası enerji krizi, yüksek enflasyon vb. konjonktürel bunalımlar ile mücadele eden Kıta Avrupası ve ABD için satranç tahtası alanı gören Balkan coğrafyası, irredentist tarih yazımı ile halihazırda istikrarsızlığın merkezi konumunda. Dolayısıyla Rusya-Ukrayna krizi sonrası tüm dikkatini Ukrayna ve özellikle Balkanlara yönlendiren Batı bloğu için özellikle sahip olduğu demografik yapı nedeni ile ‘mini Balkanları’ oluşturan Bosna Hersek’te istikrarın sağlanması en önemli gündem maddesini oluşturuyordu. Bu açıdan incelendiğinde ülkede Müslüman Boşnaklar açısından milliyetçi gerilimleri meydana getirebilecek ve uzun süredir yolsuzluk dosyaları ile devlet yapılanması içerisinde ve toplumda güven kaybı yaşamış SDA’nın saf dışı bırakılması başarı ile sonuçlandı. Ancak neden başka bir milliyetçi kanadı oluşturan HDZ tercih edildi sorusunun en önemli yanıtı şüphesiz SDA kanadının Türkiye Cumhuriyeti’nden bağımsız hareket edememesi oldu. Geçtiğimiz günlerde de SDA Genel Başkanı Bakir Bakir Izetbegović’in de “Türkiye ve Erdoğan’dan vazgeçmeyeceğiz.” şeklindeki çıkışı, Batı bloğunun tercihini doğrulayan küçük bir anekdot oldu.
Üstelik Bosna Hersek’te olası bir gerilimi önlemek için Bosnalı Hırvatların taleplerini görmezden gelemeyen Batı bloğu, Bosna Hersek’teki modern sömürge valisi olan Yüksek Temsilcilik Ofisi aracılığı ile Bosna Hersek Seçim Yasası’nda değişiklikler yaptı. En genel ifadesi ile sözde demokrasiyi korumak adına Bosnalı Hırvatların temsildeki gücünü korumak için dört Boşnak vatandaşının oyunu bir Bosnalı Hırvat vatandaşın oyu ile eşitledi. Bu değişimin temel dinamik ve hedeflerini geçtiğimiz haftalarda konuştuğumuz için sözü daha fazla uzatmak istemiyorum.
![](https://taviryayin.com/wp-content/uploads/2022/12/WhatsApp-Image-2022-12-05-at-11.41.34.jpeg)
Aslında Bosnalı vatansever Hırvatların en önemli siyasi temsilcisi DF’nin hükümet kurulma sürecinde saf dışı bırakılması, Batı bloğunun Bosna Hersek’in kanıksanmış kaderi olan istikrarsızlığı güvence altına aldığını ortaya koydu ancak bu konuya dikkat çekilmemesi konusunda Bosna Hersek entelijansiyası oldukça ısrarlı. Bosna Hersek’in toprak bütünlüğü, Bosna Hersek’te ifade özgürlüğünün milliyetçi söylemlerden arındırılması vb. vatansever politikaların en güçlü temsilcisi olan DF’nin, Bosna Hersek’te Batı bloğu için tehlike oluşturduğu âşikâr. HDZ’nin koalisyon içerisinde resmi olarak yer alması bir deney sahasını oluşturan Bosna Hersek’te kısa süreli bir önlem paketi konumunda. Çünkü temel varlık sebebini milliyetçi gerilimlerden alan HDZ’nin 8’li koalisyon içerisinde hükümet kurulduktan sonra nasıl hareket edeceği merak konusu. Üstelik unutmamak gerekir ki küresel siyasi konjonktür yeni bir dönüşüm geçirdiğinde HDZ, Batı bloğu için gerekli krizin oluşturulmasında en güçlü araçsal mekanizma. DF’nin ise HDZ’ye karşın vatansever politikaları Batı için kontrolün sağlanması perspektifinden tehlike arz ettiği için DF’nin hükümette kendine yer bulamaması, gelecek dönem için önemli mesajlar içeriyor.
![](https://taviryayin.com/wp-content/uploads/2022/12/WhatsApp-Image-2022-12-05-at-11.41.34-2-1024x683.jpeg)
Seçmenlerin halihazırda SDA’ya ve ülke yönetimine karşı kaybettiği güveni HDZ + 8’li koalisyon hükümetinin ne kadar uzun süre koruyacağı, gelecek dönem için tartışmalara neden oluyor. Çünkü halkın rızası ile oluşturulan koalisyon kanadı, halka rağmen HDZ gibi aktörler ile görüşmeler gerçekleştirip temsil ettikleri kitleden bağımsız ve gizli hareket ediyor. Son günlerde, Başkanlık Konseyi Seçimleri’nde DF Genel Başkanı Željko Komšić’e karşı kaybeden Borjana Krišto’nun Bakanlar Kurulu’nda yer almasına yönelik koalisyon kanadının gerçekleştirdiği görüşmeler, koalisyonun meşruiyetine zarar veriyor. Koalisyon kanadının lokomatifi görevini üstlenen SDP’nin Yüksek Temsilcilik Ofisi’nin diktasına karşı olduğunu ifade etmesine karşın seçmenin iradesine karşı hareket eden ofis yönetimi benzeri politika oluşturma çabası içerisinde bulunması, koalisyonun sürdürebilirliğini tehlikeye atıyor.
![](https://taviryayin.com/wp-content/uploads/2022/12/WhatsApp-Image-2022-12-05-at-11.41.33-3.jpeg)
Seçim sürecinde devlet kurumlarında eşit temsil ve demokratik devlet ilkesinin SDA’ya rağmen güçlü kılınacağı yönündeki söylemlere karşın oligarşik ve aristokrat anlayışla halk tarafından seçilmesine karşın halkın katılımını pasifize eden koalisyon kanadı, temelde Batı bloğunun çoğulcu demokrasi idealinin yapaylığını da somutlaştırıyor. Halihazırda ülke içerisindeki ‘Dayton Sistemi’ mevcut somutlaştırmanın ana aktörü konumunda.
![](https://taviryayin.com/wp-content/uploads/2022/12/WhatsApp-Image-2022-12-05-at-11.41.33-1-1.jpeg)
Vurgulamaya çalıştığımız üzere Batı bloğunun baskısı ile hükümete ortak olan Dragan Čović, ontolojik meşruiyetini milliyetçi gerilimlerden alırken, uzlaşmacı bir siyaset izlemesi ise tartışmalı. Koalisyon antlaşmasını imzalanmasının hemen ardında yeni hükümetin ana gündem maddeleri olan Seçim Yasası değişikliği ve BH Anayasası’nda gerçekleştirilmesi beklenen reform konusunda 8’li ‘Osmorka’ koalisyonun talepleri Dragan Čović tarafından hızlıca reddedildi. Bu doğrultuda da HDZ’nin talep listesinin uzaması oldukça muhtemel. Üstelik Čović’in Enerji ve Sanayi Bakanlığı ile birlikte kurulacak hükümette beş bakanlık daha talep etmesi Osmorka ve Batı bloğunun vermesi gerekli en önemli sınav gibi gözüküyor.
Öte yandan Dragan Čović’in mevcut talepleri, 2026’da gerçekleştirilecek Başkanlık Konseyi seçimleri için adaylık konumunu güçlendirici unsurları da içeriyor. Dolayısıyla ‘demokratik devletin yaşatılması’ ilkesinin, günah keçisi SDA’nın saf dışı bırakılması ile başarıya ulaşması sancılı bir süreç olacak. Sürecin bu denli zorlu olması aslında Osmorka ve HDZ’nin temel hedeflerinin devlet kurumlarında kadrolaşmak olduğunu ortaya koyan bir diğer perspektif. Çünkü Temsilciler Meclisi’nde SDA hâlâ en güçlü parti konumunda ve koalisyon kanadı çok hızlı bir şekilde varsayımlar üzerinden hareket etmeye devam ediyor. Dikkate alınmayan en önemli husus, Temsilciler Meclisi’nin Bosna Hersek Federasyonu’nun Başkan ve Başkan Yardımcısını seçmesi süreci. Dolayısıyla Osmorka koalisyonunun SDA’nın meclisteki gücünün farkında olmaması imkânsız.
Son olarak, Osmorka içerisindeki başta Nermin Nikšić olmak üzere demokrat Boşnak siyasilerin neden Bosnalı Hırvatların temsil oranında Boşnaklardan daha üst konumda olduğunu açıklaması ve bu ayrıcalığın en önemli savunucusu olan HDZ ile ortaklık sürecine meşruiyet kazandırması gerekiyor. Aksi takdirde Bosna Hersek için önemli bir istikrarsızlık süreci yeniden başlayabilir. Bosna Hersek içerisinde ‘beklenenin olmadığı’ tek husus, demokrasinin ve eşit temsili yaşatılması. Olması beklenen ve gerçekleşen tek şey ise, krizin çözülmemesi, idâre edilip araçsallaştırılması.