Başlarken

Tavır. Bir davranış ve tutum göstergesi. Peki neden Tavır? Tavır, bizim gençliğimizin, toplumumuzun hikayesinin bir kahramanı olarak doğdu.

Ülkemizde onlarca yıldır kamuoyu oluşturmada vicdan olmuş, hakikatleri dile getirmeye gayret etmiş pek çok yayın yapıldı. Çok kıymetli yayın kuruluşları, dergiler, gazeteler, radyolar kuruldu. Bu yayınların her birinin bir hikayesi vardı. Tavır ise bizim tavrımızın bir hikayesi.

Bir süredir memlekette cereyan eden adaletsizlik, kifayetsizlik, umutsuzluk, çarpık siyasi ilişkiler, kutuplaşma ve nefret selim bir akla sahip olan insanları rahatsız ediyor. Rahatsız olunan konular ile birlikte,  insanların bu hususlarda tespit ve tedavi arayışlarının, bir irade ortaya koyanların seslerinin ve dostça bir tavrın karşılık bulacağı bir ortam bulmak ise gittikçe zorlaşıyor. Evlerimizde, iş yerlerimizde, camilerde, kampüslerde, çay ocaklarında, kafelerde, kitapçılarda, sokaklarda ve meydanlarda makul bir söz söyleyen, kral çıplak diyen onlarca genç insan olarak bir yaşam sürdürüyoruz. Haksızlığa, kula kulluğa dur demeyi bir ödev bilmiş, bilinçli, azimli, çalışkan belki yüz belki binlerce insan umut ve güzellik için dile getireceklerini yalnızca dost meclislerinde dostlarına duyurabiliyor, rahatsızlık duyduklarını ancak bir sosyal medya hesabında ironiler kurarak ifade edebiliyor. Kimileri bu dile getireceklerini dinleyecek muhatap bulamadığı için derin bir yalnızlık çekiyor. Türkiye’de yeni neslin söylem üretmek adına sahneye çıkması, söz sahibi olması ihtiyaç olarak karşımıza çıkıyor. Bir çocuk cinayetine tavır koymak, yetim hakkının talan edilmesine karşı tavır koymak, zulme dur demek, nefrete tavrını net ifade etmek, gelir eşitsizliğine, şiddete karşı bir duruş sergilemek, makul olanı söylemek, çözüme çağrı yapmak, çözüm üretmek isteyenler aslında irili ufaklı, genç yaşlı, kadın ve erkek tavır koyanlar oluyorlar. İşte bizim tavrımız, bu toplumda zikrettiğimiz duruşa sahip olan bir grup genç olarak mevzubahis insanlardan yana bir tutum oldu.

Dert edindiğimiz konuları sivil toplum kuruluşlarının bahçelerinde, Üsküdar’da bir çaycıda, eve gelen bir arkadaşımızla evde durmadan konuşup artık bir şey yapmalı dediğimiz noktada 2021 Eylül ayında bir gün kıymetli dostum Enes Batman’ı ziyaret ettim. Çalıştığı kurumun olduğu yere gitmişken kendisine selam verip bir çay içeyim dedim. Çaylarımızı içerken ister istemez yine mezkur konularda muhabbet ettik, konu konuyu açarken onlarca STK’dan farklı çevrelerden pek çok gencin gidişattan duyduğu rahatsızlığa rağmen kapıldığı umutsuzluk ve yalnızlık hissi nedeniyle bir kenara çekildiğini konuştuk. Artık bu münferit inisiyatif sahiplerinin bir jenerasyon olarak bir araya gelebileceği mecraların olmayışından, gazete ve dergilerin ya özgür bir söylem üretmekten uzak ya itibarlı abiler ve ablaların kalemlerine yer verdiğinden ya da cesur olamadığından dem vurduk. Bunun üzerine dijital ortamdan faydalanarak bu gidişata dur diyecek, kalabalıkların yalnız olmadığını hissettirecek, görünür olmaya imkan bulabilecekleri ve özellikle de genç kalemlerin yer aldığı bir platformun kurulmasının gerekliliğini müşahede ettik. Bu sohbetimiz esnasında Enes ile birlikte böyle bir girişime hazır olduğumu onu da teşvik etme gayesi ile dile getirmiştim. 

Türkiye’de yeni neslin söylem üretmek adına sahneye çıkması, söz sahibi olması ihtiyaç olarak karşımıza çıkıyor. Bir çocuk cinayetine tavır koymak, yetim hakkının talan edilmesine karşı tavır koymak, zulme dur demek, nefrete tavrını net ifade etmek, gelir eşitsizliğine, şiddete karşı bir duruş sergilemek, makul olanı söylemek, çözüme çağrı yapmak, çözüm üretmek isteyenler aslında irili ufaklı, genç yaşlı, kadın ve erkek tavır koyanlar oluyorlar. İşte bizim tavrımız, bu toplumda zikrettiğimiz duruşa sahip olan bir grup genç olarak mevzubahis insanlardan yana bir tutum oldu.

Sohbetimizin ardından birkaç hafta sonra Enes ile tekrar görüştüğümüzde benzer amaçlara ve rahatsızlıklara sahip olan bir arkadaştan söz etti ve tanışmamızın iyi olabileceğini söyledi. Bunun üzerine bir gün Üsküdar’da bir araya geldik. Birkaç saat muhabbet ettik, neler yapılması gerektiğinden, nelerden rahatsız olduğumuzdan, Türkiye’nin temel meselelerinden, muhafazakar ve islami çevrelerde yer alan ancak bu çevrelerin hakim olarak görünen tutumundan yana olmayan genç kalabalıktan söz ettik ve neticede birkaç arkadaşımız ile daha konuyu paylaşarak bir web sitesi üzerinden yayın yapacak dijital platform kurmayı kararlaştırdık. Bir sonraki buluşmamızda daha kalabalık bir grup arkadaş bir araya geldik, daha önce hakkında muhabbet ettiğimiz konularda istişarelerde bulunduk, birbirimizi daha iyi tanımaya gayret ettik ve neticede Tavır kadrosu Üsküdar’da bir Kasım akşamı kurulmuş oldu. Birkaç hafta ilk çalışmalarımız için takvim oluşturmaya çalışırken bir taraftan da isim bulmaya çalışıyorduk. Aklımıza gelen pek çok isim ya heyecanla dile getirdikten sonra durup bakınca hoşumuza gitmiyor yada daha önce kullanılmış oluyordu. Nihayet bir akşam masa etrafında çay ve bisküvi eşliğinde isim için beyin fırtınası sürerken aniden Hüseyin Mehdi, “Tavır!” dedi. İlk başta biraz tereddüt ettik, diğer seçeneklerin etrafında biraz düşündük. Acaba çok mu sert görünür? Yalnızca tavır almak edilgen anlaşılır mı? Soruların hepsini bir bir cevapladıkça içten içe gönlümüz tavırdan yana oldu. İyiden iyiye içimiz ısınıp, bize hoş görünen ismimizin aslında bizi ne kadar iyi taşıdığını fark edince tamam dedik. Akabinde ise kurumsal kimliği oluşturduk ve logomuzu tasarladık. Tavır adını tavrını net koyan bir tarzda taşıyan logomuzda “t” harfinde yer alan çizgiler ile sesimizin vakur yalnızların sesi olarak yankı bulmasını çağrıştırmak istedik. 

Bilgi ve birikime gösterdiğimiz ehemmiyet neticesinde güncel ve kadim kaynaklardan; siyasetten tarihe, ekonomiden İslam’a pek çok alanda okumalar yaptık.

Bir akşamın üzerinden geçen onlarca akşam ve gündüz çalışarak bir yol yürüdük. Kendi aramızda toplumun meselelerini, çözüm arayışlarını istişare etmenin yanında çeşitli kişi ve gruplarla görüşerek görüş ve önerilerini dinledik. Daima defterlerimizde ve zihnimizde her görüşmemizden aldığımız notlar ile çalışmalarımızı ilmek ilmek işledik. Teknik hazırlıklarımızı tamamlamaya çalışırken bir taraftan okumalarımıza önem vererek çalışmalarımızda bir fikri ve entelektüel temel inşa etmeye özen gösterdik. Bilgi ve birikime gösterdiğimiz ehemmiyet neticesinde güncel ve kadim kaynaklardan; siyasetten tarihe, ekonomiden İslam’a pek çok alanda okumalar yaptık. Haftalık gerçekleştirdiğimiz mutad görüşmelerimiz ile birlikte çeşitli ziyaretlerde bulunarak bu sürece mümkün olduğunca katkı sunmaya gayret ettik. Çeşitli alanlardan hocalarımız, entelektüel dünyamızın değerli isimleri, sivil toplumdan basına ve siyasetten akademiye kıymetli isimlerle görüş ve önerilerinden istifade ettiğimiz bir çok görüşme gerçekleştirdik. Ziyaret ettiğimiz her kişiden kayda değer öneri ve eleştiriler aldık, tavsiyelerini kendimize bir ışık edindik. Gerek yazar olarak gerekse yayına hazırlık yaptığımız kadromuzda yer alması için kadın-erkek birçok arkadaşımız ile görüştük. Üzülerek belirtmeliyim ki ekibimizin her bir ferdinin azami önem vermesine karşın maalesef teklif ettiğimiz arkadaşlarımızın müsait olmamaları sebebiyle ve tüm çabalarımıza rağmen yalnızca iki kadın yazar arkadaşımız bulunmaktadır. 

Biz bu hikayenin paydaşları olarak; derinleşen krizler, artan gelir eşitsizliği, yıkıcı dil ve üslübun hakimiyeti, nefret, saldırgan bir iklim altında günden güne makul tartışma ortamının imkansızlaşması üzerine; saygınlığın ihdas edildiği ve insana kıymet verilen bir atmosfer için açıkça tavır alıyoruz. Bizler; hakikatin, adil bir paylaşımın, mutlak öteki yerine muhataplığın tarafında tavır alan, düşmanlık dili yerine açık iletişimi, istişareyi, göz ardı edilen hastalıkları gözler önüne sererek reçete aramayı, emekten yana emek vermeyi tercih ve teşvik ediyoruz. 

Bu süreçte bize destek olan, pek çok anlamda kendisinden istifade ettiğimiz kıymetli hocamız Davut Güler’e teşekkür ederiz. Ayrıca kendileri ile görüştüğümüzde değerli yorumlarla bize ışık tutan hocalarımıza, arkadaşlarımıza ve aylardır süren çalışmalarımıza şevk katan aile ve yakınlarımıza saygılarımızı sunarız.

Şahsım adına bu yola birlikte çıktığımız yol arkadaşlarıma, görüş ve önerileri ile destek olan dostlarıma, tüm çalışmalarımız boyunca bana maddi ve manevi desteğini esirgemeyen eşime teşekkürü bir borç bilirim.

Tavrımızın umuda, kardeşliğe, adalet ve özgürlüğe katkı sunması; sadra şifa olacak reçetelere, genç dimağların yalnızlığının sona ermesine, özgün bir duruşa ve hayırlara vesile olması temennisiyle…

Selam olsun.