29 Ekim 2023 yılına bir yıldan daha az bir vakit kaldı. Cumhuriyet’in yüzüncü yılına merdiven dayamışken AK Parti’nin uzun süredir dile getirdiği “2023 Vizyonu” gündemde. 3 Kasım 2002’de oy verirken fotoğrafını paylaşan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan 20 yıllık iktidar rekoruna vurgu yaparak, daha nice yıllar görmek arzusunda olduklarını sosyal medya paylaşımlarında dile getirdi. Yüz yılın yirmi yıllık süreci Erdoğan ve AK Parti ile şekillendi. Bugün 20 yıllık uzun bir iktidar döneminin ardından Erdoğan ve AK Parti halen iktidarda kalmak dileğinde ve “2023” vizyonunu “Türkiye’nin Yüzyılı” adıyla duyurdu. 

Cumhurbaşkanı Erdoğan;  “Türkiye’nin Yüzyılı” vizyonunu açıkladığı konuşmasında istikrar, güven, sosyal huzur, kalkınma, sanayi, tarım ve yeşil üretim ekonomisi kavramlarına vurgu yaparken aynı zamanda ‘yerli’ ve ‘milli’ olma vurgusunu da yineledi. Genel itibariyle altyapı yatırımları ve kalkınma eksenli bir vizyon ortaya konulmuş olarak görünüyor. İstikrar ve sosyal huzur ise bir başka açıdan dikkate değer.  Çünkü uzun süredir AK Parti hükümetlerinin yönetiminde Türkiye’nin daha önceki dönemlerde gördüğünün aksine çizilen siyasi istikrar tablosu Erdoğan’ın halka yani seçmene vereceği en somut mesajlardan biri. Bu yaşanan süreçler her ne  kadar siyasi açıdan özel olarak incelendiğinde her durumda bir istikrardan söz etmek pek mümkün olmasa da genel itibariyle iktidarın net bir oy farkı ile belirlenmiş olması seçmen açısından bir istikrar göstergesi olarak yorumlanabilir. 

Türkiye’nin Cumhuriyet’in ilanından bugüne geçen yüz yıl boyunca yaşadığı süreçlerin ardından geldiğimiz noktada ülkenin halen kalkınma, üretim, sanayi ekseninde bir perspektif üzere olması iç açıcı bir durum değildir. Elbette ekonomik krizin, ekonomik kalkınma ve gelişimin gündem edilmesi daima gerekli olacaktır ancak Cumhuriyet’in yüzüncü yılında toplumsal, siyasi, kültürel, hukuki ve ekonomik pek çok alanda mevcut öncelikli ihtiyaçlar aciliyetle ele alınarak geliştirilecek çözümler ve buı çözümler ile birlikte uzun vadeli yeni bir yaklaşım, söylem arayışı ehemmiyet arz etmektedir. Mevzubahis konuşmada Cumhurbaşkanı Erdoğan bu konuda küresel etkili söz sahibi olma hususuna değinse de genel itibariyle yeni bir söylem geliştirilmediğini görüyoruz. 

Toplumsal dönüşümlerin yaşandığı süreçlerin sancılı bir serencama sahip olduğu ülkemizde, halen tam olarak kapatılamamış toplumsal fay hatlarının söz konusu olduğu bir yüz yıllık geçmişin peşi sıra yeni bir asır vizyonu, elektronik üretimin, sanayinin, ticaretin kapasitesinin geliştirilmesi ve sosyal maddi yardım vaatleri ile kurulamaz. Kaldı ki bu vaatlerin vatandaşın güncel anlamda çektiği ekonomik sıkıntıları ve yoksulluğu çözümlemeye dair somut öneri sunan, umut verici bir görüntüsü de maalesef yok. 

Tüm bunlarla birlikte ülkemizin içinde bulunduğu hali ve yer aldığı konumu anlamamıza olanak veren söylemlerde barındırıyor açıklama. Bu söylemi genel olarak kanal istanbul, yol, köprü vb. uygulamalar temelinde okuyabiliriz. Ayrıca göç, huzur, uluslararası kamuoyu ve devletler için adresi belli olmayan ‘kendi güvenlik ve refahını önceleme’ konuları ve bu konuların geçtiği kısımda cümleyi bitirirken kullanılan bölge ve dünya ile birlikte oluşturulacak ortak iklim söylemi Erdoğan’ın mezkur yeni yüzyıl için nasıl bir tasavvura sahip olduğunu ortaya koyuyor. Cömert, hoşgörülü, alicenap ve misafirperver bir Türkiye fotoğrafı sunan Erdoğan, halihazırda ciddi bir mesele olarak süren göç sorununa çözüm getiren bir politika yokken ve güvenlik, sosyal uyum, yabancı düşmanlığı gibi farklı vechelerde kontrolden çıkabilir problemler mevcut iken böyle bir söylem ile nasıl bir temel oluşturmaktadır? Görünen o ki, kontrolsüz göç dalgasına dair etraflı bir politika için henüz beklenen nitelikte bir çalışma mevcut değil. Afganistan ve Pakistan üzerinden gerçekleşen yoğun ve düzensiz göç dalgasının öncelikle Türkiye’nin de güvenlik ve toplumsal huzuru açısından ele alınarak bir çözüme kavuşturulması, akabinde ortak bir iklim ve kardeşlik söyleminde bahsedilmesi daha yerinde olacaktır. 

TOGG lansmanına bir gün kala açıklanan Yeni Yüzyıl vizyonuna ‘yüzyıla bir kala’ TOGG lansmanı ile tahkim edici bir hamle yapılmış oldu. Yerli otomobilin lansmanı ile birlikte Sayın Cumhurbaşkanı kendi tasavvurunda vücuda gelen/gelmekte olan ‘İkinci Türkiye’ modelini yaklaşan seçimlere de bir yatırım olarak sundu. Cumhuriyet’in başlarında Kamu İktisadi Teşebbüsleri ile başlayan sanayileşme hamleleri, ardından gelen radikal modernleşme süreçleri ile birlikte bir yön tayin etmişti. O zamanlardan bugüne siyasal ve toplumsal hayatta yaşanan değişimler neticesinde Türkiye’de özgün bir tecrübe elde edildi. Bu özgün tecrübeye rağmen politik anlamda karşımıza çıkan girişimler tecrübeye dayanarak değil, aynı çukuru yeniden tecrübe ederek zuhur ediyor. Yine de yaşadığımız son yılların kendine münhasır tarafları var ve elbette bunu inceleyenler o biricikliği takdir edeceklerdir. TOGG yerli bir girişim olarak nasıl bir yolculuğa çıkacak, hangi akıbet onu bekliyor zaman içerisinde göreceğiz.

Açıkça iktidar ortağı olan MHP'nin Genel Başkanı Devlet Bahçeli ise "Yeni Yüzyıl" vizyonu konusunda destekte bulundu. Vizyonda açıklanan 17 başlığa destekte bulunarak, "Türk beklenendir, özlenendir." sözleri ile bir çeşit "Dünyanın 5. Büyüğü Türkiye" miti üzerinden bu çağrıya destek olduğunu beyan etti.

Peki muhalefetten bu vizyona dair nasıl yorumlar geldi? Meral Akşener, "İktidarının 20'nci yılında 20 yıl önceki vaatlerini tekrarlayan iktidar bizden başka kimseye nasip olmadı. Biriniz, Sayın Erdoğan'a 20 yıldır iktidarda olduğunu hatırlatsın. 2011 yılından bu yana girdikleri her seçimde 2023 vizyonundan bahsettiler. Her şey açık seçik ortada. 12 yıldır 2023 vizyonu diyerek bu aziz milletten oy istedin. Ama o vaat ettiği hiçbir şeyi gerçekleştiremedi. Aynı hayali satamayacağı için yeni bir masal uyduruyor" şeklinde bir yorumda bulundu ve ardından "Bay krizin Türkiye'ye verecek hiçbir şeyi kalmadı. Sayın Erdoğan'a göre hiçbir dert yok. Sanırsın millet parayı koyacak yer bulamıyor. Sanırsın son 4 yılda milletimiz yoksullaşmamış, zenginleşmişiz. Sanırsın konuttan otomobile, telefondan gıdaya tüm ürünleri daha ucuza satın alır olmuşuz. Sanırsın Norveç olmuşuz.” sözleri ile aslında 2023 vizyonunun bir masal olduğunu, mevcut ekonomik şartların gerçekliğine değinerek muteber görmediğini belirtti. Akşener, Antalya Demre’deki bu konuşmasında yolsuzluk için verdikleri yasa teklifinin iktidar tarafından reddedildiğini de zikrederek bu vizyonu kayda değer görmediğini, artık “bayat” olmayan vaatler ve özellikle ekonomik anlamda somut icraatler beklendiğini beyan etmiş oldu. Akşener’in tavrındaki sertlik pek çok haklı noktaya değinse de kendisini de muhatabını suçladığı özellikleri çağrıştıran bir dil barındırıyor. Bununla birlikte doğru ve haklı soruları sormak ise muhalefet partilerinden bir partinin genel başkanı tarafından tabii ki böyle bir netlikle sorulmalı. Akşener’in aynı konuşmada öğretmenler hususunda atama ve kıdem üzerine vaatleri ise akla şu soruyu düşürüyor; bu vaatler mevcut ekonomik şartlar altında nasıl gerçekleştirilecek? 

CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu ise bir başka “Yeni Yüzyıl” vizyonu ortaya koymuştu. CHP’nin Altılı Masa haricinde bu ay içinde açıklayacağı bilim ve teknolojiyi önemseyen bir “Yeni Yüzyıl” vizyonu hazırlığı olduğuda Kemal Kılıçdaroğlu’nun İletişim Koordinatörü Ömer Topsakal tarafından Kılıçdaroğlu’nun ABD ziyareti zamanı yapılan açıklamada dile getirilmişt. Geçtiğimiz hafta ise Kemal Kılıçdaroğlu, Altılı masa liderleri olarak altı lider bir araya gelip Türkiye’yi yeni bir yüzyıla hazırlayacaklarına değinmiş ve Cumhuriyet’in değerine vurgu yapmıştı. Ekonomik anlamda daha önce bu söyleme dair açıklamaları da olmuştu. Görünen o ki muhalefetinde üzerinde ittifak ettiği bir vizyon olmasa da Cumhuriyet’in yeni yüzyılı için çalışmaları var. Bugüne kadar Altılı Masa liderlerinin yaptığı konuşmalar, ortaya konulan projeler, açıklanan programlar dikkate alındığında aslında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yeni yüzyıl vizyonunun odağında yer alan yeşil yaklaşım, teknoloji, üretim, ekonomik hamleler, finans kavramlarının muhalafet tarafından da hemen hemen aynı noktada vizyon çalışmalarında ele alındığı yorumunu yapmak pekala mümkün. Nihayetinde önümüzde iklime, yeni nesil teknolojiye, dijital dönüşümlere, üretime vurgu yapan bilim ve teknoloji ile ilgili çeşitili argümanlar üretmeye çalışan perspektiflerde “vizyon” dosyaları var. Bahsi geçen vizyon çalışmaları söylem olarak özellikle iklim ve yeşil enerji gibi noktalara değinse de bu hususlarda seçim odaklı söylem üretmekten öte somut adımlara ve ciddiyete ihtiyaç var. Öte yandan Cumhuriyet’in ikinci büyük yaşının arefesinde, yeni yaşın yeni kurucu değerleri, temelleri neler olacak, bu tartışmanın yapılması ve uzlaşı için ayakları sağlam basan çıktıların geliştirilmesi elzem. Ancak biz halen bu yeni yüzyılın gerçekten kurucu unsurlar, kurucu bir fikir ve bütünlük arz eden bir mefkuresini göremiyoruz. Yeniden kurucu bir ideoloji gerekli görülmeli mi? Cevaplaması zor bir soru. 

İdeolojik bir temelde topyekün Cumhuriyet’i kurgulamaktan dolayı geride bıraktığımız yüz yıl boyunca çok kaybımız oldu. Toplumsal çatışmalar, hizipleşmeler, politik kısırlıklar ve tahakküm ideolojik zeminin bize etkileri oldu. O nedenle artık Cumhuriyet’in yeni yüzyılı uzlaşmacı bir siyaseti, toplumsal anlamda hakiki bir barışı ve kuşatıcı değerler kümesini bizim için inşa edecek temellerde yükselmeli. Cumhuriyet, önümüzdeki sorunları el ele aşarak ülke içinde, bölgede ve tüm dünyada gerçekten örnek olacak bir yeni yüzyıl tasavvuru ekseninde yeni yaşını kutlamalı. Bunun içinde geçmiş bir yüz yılın hesaplaşma, rövanş olmaksızın hakkıyla muhakeme ve muhasebe edilmesi şart. Bu muhasebe neticesinde ancak helalleşme gerçekleşir ve kardeşlik yeniden tesis olur.