17 Eylül'de yayınlanan yazımda Bosna Hersek'te seçim sistemine ve seçime giden sürece değinmiştim. Bu yazıda ise seçime dair adayları, seçim üzerindeki iç ve dış etkileri ve muhtemel seçim sonuçlarını ele alacağım.
Hâlihazırda kendi partisi SDP içerisinde genel başkan yardımcılığını yürüten Bećirović için oluşan algı, oldukça kalifiyeli olarak tanıtılmasına rağmen henüz kendi partisinde liderliği üstlenemeyen adayın Konsey üyeliği için yetersiz olması. Bir önceki 2018 Seçimlerinde zaten Šefik Džaferović’e karşı yenilgi almış olması, Bećirović’in adaylığını engellemedi. Muhalefet bu anlamda 2020 yerel seçimlerinde SDA’nın önemli merkezleri kaybetmesine odaklanmış ve güvenmiş durumda. Ancak Benjamin Karić’i Sarajevo Belediye Başkanlığı’na getiren muhalefetin, seçim sonrası hemen dağılması ve Ukrayna Krizi sonucu Rusya’nın Bosna Hersek ve Balkanlardaki müdahaleciliğinin artması, Boşnak toplumunu Bakir Izetbegović’e yöneltebilir.
Bakir Izetbegović’in en önemli handikapları ise partisi SDA’nın ciddi derece yolsuzluk dosyalarının olması ve parti kadrolarında yetenekli, genç kadrolara yer vermeyip bu kadroları tasfiye etmesi
Özellikle Rusya’nın seçimlere net şekilde müdahale edeceğine yönelik iddiaların olması ve Rusya’nın dahi bu iddiaları reddetmek zorunda kalması, ABD’nin Bosna Hersek içerisinde Milorad Dodik üzerinden ABD Bosna Hersek Elçiliği aracılığı ile rövanşist gerilimleri artırması, Boşnak milliyetçiliğini güçlendiren etkenler arasında. Geçtiğimiz günlerde, her ne kadar ülkede gündem olmasa da Bosna Hersek’teki ABD Büyükelçiliği’nde ABD üniformalı güvenlik görevlilerinin ‘bir günlük kısa bir şov’ yapması da zaten bir kısım Boşnakların tepkisini çekti. Bakir Izetbegović’in en önemli handikapları ise partisi SDA’nın ciddi derece yolsuzluk dosyalarının olması ve parti kadrolarında yetenekli, genç kadrolara yer vermeyip bu kadroları tasfiye etmesi. Bu anlamda Türkiye de Bosna Hersek politikasını SDA üzerinden kurgulayarak önemli eksiklikleri gözden kaçırıyor.
Bosna Hersek’te önemli lobicilik gücüne sahip Elmedin Konaković, Fahrudin Radončić ve Haris Silajdžić gibi aktörler yerine Bakir Izetbegović’in tercih edilmesi siyasi dengeleri kurgulamada önemli fırsatların kaçırılmasına yol açabilir. Mevcut zaaf paralel olarak Denis Bećirović’in elini güçlendiren önemli bir faktör. Her ne kadar kendi partisi içerisinde liderliği üstlenemese de, 2012’de Temsilciler Meclisi Başkan Vekili görevini yürütemeyip görevden alınsda da Konaković ve Radončić gibi isimlerin Bećirović’i desteklemesi SDA adayı Bakir Izetbegović’in en önemli engeli. Bu doğrultuda siyasi manifestolarını, hedef ve stratejilerini yolsuzlukla mücadelede etkinliğin sağlanacağı yolunda kurgulayan Denis Bećirović, gücünü artırmaya devam ediyor. Ancak mevcut vaadin, Balkan siyasetindeki derin yolsuzluk şebekesinin tarihi varlığı düşünüldüğünde karşılığı ne kadar olacak tartışmalı.
SDA’nın ve milliyetçi Müslüman Boşnak toplumunun yayın organı olan STAV’ın ‘Bakir Izetbegović’in Seçilmesi İçin 101 Neden’ adlı yazısına karşılık Bosna Hersek’teki birtakım yayın organlarının ‘’Denis Bećirović’in Seçilmesi İçin 102 Neden’’ gibi karşı bir yazı yayımlaması ve yazıda maddeler arasında NATO entegrasyonunda kararlılık, yozlaşma karşıtlığı, parti arkadaşlarının BH Telecom ile multi-milyonluk sözleşmelerinin olmayacağı yönünde vaatler, ‘genç’ ve yeniliğe açık ve ‘karısını kontrolünde’ olmayacağı ifadelerinin yer alması Bakir Izetbegović’in seçim manifestosunda ‘var olmak ya da yok olmamak’ yönündeki ya hep ya hiç stratejisini değiştirmesinin gerekliliklerini ortaya koyuyor.
Ancak Izetbegović’in Boşnak milliyetçiliğini körüklediği iddialarına karşın, koalisyon bloğunun Bosna Hersek’i bölücü Sırp siyasiler ile yakınlık içinde olması, halkın belirli tedirginlikleri barındırdığı gerçeğini değiştirmiyor. Mevcut siyasi konjonktürün seçimler etkisi göz önüne alındığında 2010’da tartışılan Anayasa değişikliği için Butir Görüşmeleri’nin gerçekleştirildiği sırada Boşnakların milli kimliklerinin tehlikede olduğuna yönelik manifestolarını güçlendiren Bakir Izetbegović’in 2010 seçimlerinde %34,86 oy alarak Konseyin Boşnak Üyesi olması, mevcut Rusya tehdidinin Sırplarla ilişkilendirilmesi sonucu 2022’de de Izetbegović’in elini güçlendiren bir faktör.
Konseyin Hırvat üyeliği için yarışan iki önemli aday Željko Komšić ve Borjana Krišto’nun yarışında temel gündem maddesi ise Bosna Hersek’te yaklaşık bir yıldır tartışma konusu olan neredeyse seçimi yapılmasına engel olan Seçim Yasası. Mevcut yasanın yürürlüğe girmemesi nedeni ile Bosnalı Hırvatların devlet kademelerinde temsil yetkisini kaybedeceği iddiası Bosnalı Hırvatların oy tercihlerini berliyecek. Borjana Krišto’nun Hırvatistan ile birleşmeyi hedefleyen Dragan Čović’in partisinin adayı olması, Bosna Hersek bütünlüğünü tehlikeye sokucu bir faktör olarak değerlendiriliyor.
Üstelik Čović’in yalnızca ayrılıkçılığının çok dillendirilmesi nedeni ile aday olmayıp gölge aday Krišto’yu öne sürmesi Bosna Hersek’in toprak bütünlüğün ve üst Bosnalılık kimliğinin çoğu Boşnaktan dahi daha fazla savunucusu olan Željko Komšić’in en önemli manifesto maddesi. Bosnalı Hırvatların ülkedeki siyasi kriz ve işsizlik nedeni ile yoğun şekilde Hırvatistan ve diğer AB ülkelerine göç temesi zaten ülkede üç kurucu unsur anlamında daha az bir oranı temsil eden Hırvatların eşit temsil edilme yetkisini aşındırıyor gbi gözükse de Komšić’in vurguladığı husus, Seçim Yasası’nın üçüncü bir fiili Hırvat Entitesi oluşturacağı ve bu durumun ülkeyi parçalayıp savaşa sürükleyeceği yönünde. Mevcut azalan Hırvat nüfusu da göz önüne alındığında 2010’da Bosnalı Hırvatların %60’ının, 2018’de %52,64’ünün oylarını alması Komšić’in elini güçlendiriyor.
Ancak Rusya-Ukrayna krizinin beraberinde getirdiği güvenlik ve enerji krizi ile zorluklar yaşayan Atlantik ve AB Bloğu’nun milliyetçi ve ayrılıkçı krizlere Bosna Hersek’te müsaade etmesi oldukça zor görünüyor.
Her ne kadar adayları fazla olsa da Bosnalı Sırpların Konsey üyeliği için daha homojen bir seçim dönemi geçirmesi dikkate değer. Özellikle rövanşist ve ayrılıkçı Bosnalı Sırp lider Milorad Dodik’in geri plâna çekilip Bosna Hersek Sırp Cumhuriyeti’nde liderliği hedeflemesi SNSD’nin lideri Željka Cvijanović’in elini güçlendiriyor. Üstelik Bosna Hersek ABD Büyükelçiliği’nin ‘Bosna Hersek’i Rusya’ya bırakmayacağız.’ yönündeki açıklamaları, 2010’da %48,9; 2014’te %47,6; 2018’de ise %53,9 alan SNSD adayını ön plâna çıkarıyor.
Sonuç olarak mevcut gerilimlerin Bosna Hersek’te 2 Ekim’de gerçekleştirilecek seçimlerin sonrasında da giderek artacağını söylememiz mümkün. Ancak Rusya-Ukrayna krizinin beraberinde getirdiği güvenlik ve enerji krizi ile zorluklar yaşayan Atlantik ve AB Bloğu’nun milliyetçi ve ayrılıkçı krizlere Bosna Hersek’te müsaade etmesi oldukça zor görünüyor.